Neyle Haşr Olursan Onunla Neşr Olursun
Bir sabah, Eda ve Murat, yıllarca arkadaşlık ettikleri eski kafede bir araya geldiler. Birçok hatıra, sohbet, kahve kokusu arasında geçen zamanın hızlıca geçtiğini fark ettiler. Ancak o gün, Eda’nın içinde bir his vardı; bir şeyler değişmişti. Bir yanda Murat’ın çözüm odaklı yaklaşımı, diğer yanda Eda’nın kalbini dinleyerek attığı adımlar… İkisi de farklıydı, ama birbirlerini anlamaya başlamışlardı.
Sohbet ilerledikçe, Eda bir anda Murat’a dönüp, “Biliyor musun, son zamanlarda ‘Neyle haşr olursan, onunla neşr olursun’ diye bir sözle çok karşılaşıyorum. Hiç düşündün mü?” dedi. Murat, her zamanki gibi mantıklı ve çözüm odaklı bir yaklaşım sergileyerek, “Bu söz bence, insanın yaşamındaki seçimlerin sonucudur. Yani, neyle vakit geçirirsen, o şey sana yansıyan olur,” diye yanıtladı. Ama Eda, hemen başka bir açıdan yaklaşmak istedi: “Peki ya kalp? Ya duygular? Bunu, sadece mantıkla çözmek yeterli mi?” Murat, bir an sessiz kaldı ve Eda’nın gözlerine baktı.
Bir hikâye anlatmaya karar verdi:
Bir Zamanlar, Bir Kasaba
Bir zamanlar, uzak bir kasabada iki farklı insan yaşardı: Ali ve Zeynep. Ali, her zaman mantık ve stratejiyle hareket ederdi. Zeynep ise empati ve ilişki üzerine kurduğu dünyasında, insanların içsel dünyalarına dokunarak bir şeyler inşa etmeye çalışıyordu.
Bir gün kasaba, büyük bir sorunla karşılaştı. Ağaçlar kuruyor, yer altı suları azalıyor ve kasaba halkı korku içindeydi. Kasaba halkı, çözüm ararken, Ali hemen akıl yürütmeye başladı: “Toprağı analiz etmeliyiz, sulama sistemlerini değiştirmeliyiz.” O, nasıl yapılacağını biliyor, çözüme adım atıyordu. Ancak Zeynep, olan biteni gözlemleyip kasaba halkıyla empatik bir bağ kurmaya çalışıyordu. “Herkesin endişesini dinlemeliyiz, bu sorunun sadece dışsal değil, duygusal yönü de var,” diyordu. Kasaba halkı, Zeynep’in yaklaşımını daha çok kabul ediyordu. Onun sözleri, içlerindeki korkuyu dindirmeye yetiyordu.
Bir akşam, Ali ve Zeynep, kasaba meydanında karşılaştılar. Ali, stratejik çözümünü Zeynep’e anlattı. Zeynep ise, kasaba halkının kalp kırıklığını ve kaybolan umutlarını hissettiğini söyledi. İkisi de doğru bir şeyler söylüyordu, ama bir eksik vardı. Ali’nin çözüm odaklı yaklaşımı, Zeynep’in empatik yaklaşımını tam anlamıyordu. Zeynep de, Ali’nin sadece mantığa dayalı çözüm önerilerinin, halkın duygusal yükünü hafifletmediğini fark edemiyordu.
Gecenin sonunda, Zeynep Ali’ye şöyle dedi: “Neyle haşr olursan, onunla neşr olursun. Eğer sadece mantıkla hareket ediyorsan, sonuç da soğuk ve hesaplanmış olur. Ama halkın duygularını göz önünde bulundurursan, onlara daha sıcak ve anlamlı bir çözüm sunarsın.”
Ali, Zeynep’in bu sözlerinden çok etkilenmişti. Kendi çözüm önerilerini, kasaba halkının duygusal ihtiyaçlarıyla harmanlamaya karar verdi. Birlikte, kasabaya hem zihinsel hem de duygusal bir çözüm sundular. Ali’nin stratejik yaklaşımı, Zeynep’in empatik yönüyle birleştiğinde, kasaba halkı yalnızca sorunlarını çözmekle kalmadı, aynı zamanda birbirlerine daha yakın hale geldiler. Toprağın iyileşmesi, sadece sulama sistemine değil, halkın bir arada olmasına da bağlıydı.
Gerçekten de “Neyle Haşr Olursan Onunla Neşr Olursun”?
Bu hikâyede olduğu gibi, yaşamımızda neyle haşr olursak, yani hangi düşünce biçimiyle, yaklaşım tarzıyla bir yol alırsak, o tarzın sonucunda da neşr oluruz. Ali ve Zeynep’in farklı bakış açıları, aslında insanın hayatındaki iki ana yönü temsil ediyor: bir yanda çözüm odaklı, mantıklı ve analitik bir yaklaşım; diğer yanda, empatik, duygusal ve insan ilişkilerine dayalı bir yaklaşım.
Erkeklerin genellikle çözüm odaklı bakış açılarından geldiğini ve olaylara pratik bir şekilde yaklaşmaya eğilimli olduklarını kabul edebiliriz. Bununla birlikte, kadınlar toplumsal bağlar ve empatiye daha fazla önem vererek, insanları anlamaya ve ilişkiler kurmaya daha yatkındırlar. Bu iki yaklaşımın birleşmesi, büyük bir potansiyel yaratır. Çünkü her iki bakış açısı da, tek başına yeterli değildir.
Siz de hayatınızdaki farklı durumları bu perspektiften değerlendirdiniz mi? Ya da belki, kendi bakış açınızı değiştirdiğinizde ne gibi değişimler gördünüz? Hikâyenin sonuna geldik ama düşüncelerinizi duymak çok kıymetli. “Neyle haşr olursan, onunla neşr olursun” sözünü ne şekilde yorumluyorsunuz? Yorumlarınızı paylaşarak, bu konuda birlikte düşünmeye ne dersiniz?